Sezin'in Seçtikleri (Mekanlar-İnsanlar-Trendler)

30 Eylül 2009 Çarşamba

Bonjour - Timur & Güniz Gönülşen

5 Temmuz 2009 Pazar - Posta Ege

Bonjour lezzetleri ve kalitesi artık Çeşme Boyalık’ta...
İçi modern dışı klasik



İzmir’in marka olmuş sembol mekanlarından Bonjur Restoran’ın ve Kordon Otel Pasaport’un sahibi Timur Gönülşen, ilk konuğumuz...

Gönülşen’le Çeşme Boyalık’ta yeniaçtıkları Bonjour Restaurant&BeachClub’da sohbet ettik. Sohbete, Bonjour Restoran ve Catering’in yöneticiliğini yapan, en küçük kızı Güniz Gönülşen de katıldı. Şanslı bir baba Timur Bey... Üç kızı var, üstelik üçü de baba mesleğini seçmiş. Gece-gündüz demeden, omuz omuza çalışıyorlar. Büyük kızları Melis ve Deniz, babaların hayallerini gerçekleştirerek yurtdışında turizm eğitimi almışlar, küçük kızı Güniz ise en zorunu başarmış; üniversite eğitiminden sonra bir de ‘Timur Gönülşen Üniversitesi’nden mezun olmuş (!)


■ Bu kriz ortamında, Çeşme’ye böyle bir yatırım yapma düşüncesi nasıl ortaya çıktı?
- T.G: 10 yıl önce almıştım burayı. Ancak sekiz sene SİT Kurulu’nun izin vermesini bekledik. Beklediğime de deydi. Ne kadar kazandığım önemli değil, İzmirli dostlarımın yaz adresi Çeşme’de de olmak istedim. 250 kişinin yemek yiyebileceği, açık ve kapalı terası olan, deniz manzaralı bir restoranımız, kendimize ait plajımız ve snack barımız var. Ayrıca yine deniz kenarında da 500 kişiyi ağırlayabileceğimiz düğünler ve nişanlar yapacağımız bir banket alanı var. Kendi otoparkımız da mevcut.


- G.G: Öncelikle Çeşme’de tanıdıklarımıza Bonjour hizmeti vermek istedik. Bir tek konaklama yapamıyoruz burada. Düğün organizasyonu, catering hizmeti, akşam yemeği, gündüz beach olmak üzere her türlü hizmeti vermeye çalışıyoruz. Kendi iş kolumuz olup da burada yapamadığımız tek şey konaklama. Onu da 1-2 yıl içinde gerçekleştirmeyi planlıyoruz.


■ Çeşme’de henüz çok yenisiniz, açılalı bir hafta oldu. Nasıl gidiyor işleriniz?

- T.G: Herkes tanıdık. Çoğu arkadaşım. İlk haftamız olmasına rağmen hafta sonu plaj doluydu. Hafta sonu kafa dinlemek için gelenlerin tercih edeceği bir plaj burası. Kesinlikle yüksek ses ve yüksek ritimler yok. Hafif, yormayan müzikler eşliğinde; huzur içinde dinlenmek, güneşlenmek isteyenlere hizmet etmek istiyoruz. Ses konusunda oldukça hassas davranıyoruz. Komşu evlere, komşu sahillere rahatsızlık vermek istemiyoruz. En önemlisi, alıştığınız Bonjour kalitesini ve ortamını bulacaksınız burada.


■ Alıştığımız Bonjour yemeklerini bulabilecek miyiz?

- T.G: Restoranımız dünya mutfağı, et ve balık ağırlıklı... Klasik Bonjour mönüsünü burada da bulabileceksiniz. Kızım Güniz, otelin yiyecek ve içecek müdürü. Banket ve yemek işleri ondan sorulur.

- G.G: Yemekler aynı, yapan ustalar aynı. Sadece sunumu değiştirdik. Pişirme şekli, tat, lezzet, içerik aynı. Kısacası içi modern, dışı klasik.



■ Uzun yıllardır hep aynı kalitede kalmanızın, Bonjour yemeklerinin hep standart ve aynı lezzete olmasının sebebi sizin mutfağı bu kadar iyi biliyor olmanız mı?
- T.G: Personel aileden gibi ve çok sahiplendiler. Kayınvalidem Suzan Hanım’ın zamanından, yani 1961’den beri, bizim mutfaklarımıza hiçbir zaman şefler öne çıkmamıştır. Daima tarifler önderdir, önemlidir. Biz de işimizin başında olduğumuz için daima her şeyi kontrol altında tutarız. Şimdi aşçıbaşı ayrılsa, ben aşçıbaşından daha iyi aşçıyım... Laf söylediğiniz vakit bizi patron olarak değil, işi daha iyi bildiğiniz için dinlerler. Tabii sadece ben değil, bütün kızlarım böyle etişti, hepsi otelcilik okudular.

- G.G: En zor okulu ben bitirdim diyorum, ‘Timur Gönülşen Üniversitesi’ (!)



■ Zincir hizmetlerde ikinci bir restoran açıldığında tat ve kaliteyi yakalamak oldukça zordur, siz bunu nasıl başaracaksınız?

- T.G: Buranın tüm sorumluluğu teyzemin oğlu Kasım’a ait. Kasım, yıllardır Bonjour içinde yetişmiştir ve bu işi benim kadar biliyor. Aynı havayı soluduğumuz için nerden hata yapılabilineceğini ve başımıza ne gelebileceğini biliyoruz. Bir de tabii tarifler önemli. Ayrıca ben de buradayım. Sabah İzmir’deydim, öğlen buradayım, akşam yine İzmir’deyim...



Burası için yeni yatırımlarınız olacak mı?

- T.G: Hep aklımda buraya Uzakdoğu’daki otel tarzına yakın, küçük süitler yapmak var. Tamamen doğal malzemelerden yapılmış. Orlando seyahatimizde Hawaiin Beach’e gitmiştik, oradan etkilenmiştim. Her ağacın altına bir bungalow saklamışlar. Aklımdan öyle bir şeyler yapmak geçmiyor değil. En azından içinin dizaynını o şekilde yapabilirim.


Otelcilik ve restoran işi yapmasaydınız ne olmak isterdiniz?

- T.G: Yine otelci olurdum. Belki müzisyen de olurdum. Zaten yarı müzisyen sayılırım. ‘Maça 5’lisi’ grubunda müzik yapıyorum. Hala çalışıyoruz. 11 ve 17 Temmuz’da Altın Yunus Otel’de çalacağız.


Gelecekle ilgili hayaliniz nedir? Gözlerinizi kapadığınızda 5 yıl sonra kendinizi ne yaparken bulmak istiyorsunuz?
T.G: New York’ta otel açmak istiyorum. Yer bakıyorum. Kızım 2 tane alternatif gösterdi bile. Manhattan’da yapmak istiyorum. New York’ta lokanta açmak İzmir’den daha pahallı değil.


■ Oldukça eskilere dayanan bir deneyiminiz var. Bir o kadar da hatıranız.. Tüm bunları kitap yazarak anlatmayı düşündünüz mü?


T.G: Güniz’le beraber bu işi yapabiliriz. O seri yazıyor, ben ancak konuşurum... Eğer anılarımızı bir yere yazarsak bu komedi kitabı olur. O kadar özel şeyler var ki! Her gün değişik insanlar geliyor.




Lokantası’ndan, Bonjour Restoran’a!
Timur Gönülşen’in kızı Güniz, ailenin restoran işletmeciliğine giriş öyküsünü anlattı:


■ Aileden gelen restorancılık serüvenini senin ağzından dinleyebilir miyiz?
- G.G: Babamım babası, yıllarca Konak’ta Atıf Lokantası’nı işletmiş. Babam üniversite eğitiminin yanı sıra aile içinde orada da eğitim almış. Hem üniversitede okumuş hem de Kemeraltı’ndaki döner lokantalarını işletmiş. Bu arada annemle evlenmişler. Annemin de annesi ve babası Bonjour Restoran’ın sahipleriymiş. Anneannem Alman’dı. Pizza, şinitzel, mayonezli patates salatası, kremalı tavuk çorbası gibi yemekler o dönemde pek İzmirlilerin bildiği şeyler değildi. Aynı zamanda pastaneleri de varmış. Almanya ve İstanbul’dan alınanmalzemelerle badem ezmeleri, pastalar yaparlarmış. Dolayısıyla da annetarafımın işini devam ettirmeye karar vermişler.


■ Bu kadar güzel yemeklerin arasında nasıl oluyor da kilo almıyorsunuz?
G.G: Koşuşturmaktan oturup yemek yemeye fırsatımız olmuyor. Eve gidince
‘Bugün ne yedim’ diye düşündüğüm oluyor. Bir günü tek sütlü çayla geçirdiğimiz
oluyor. Unutuyoruz yemek yemeği.. Yedirmek ve memnun etmek daha keyifli.



Sezin Sivri

Etiketler: , , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]



<< Ana Sayfa